Nur Dağının eteklerinden aşağı doğru kavisler çizerek süzülen dar ve taşlı bir yolda gıcırdayan tekerleklerine değen çamurlukların inatla çıkardığı sese aldırış bile etmeden ilerliyordu. Dağdan aşağı inen tek şeritli yolun bir tarafında kışın kavurucu soğuğundan kurtulmuş, yapraklarını tamamlamış portakal ağaçları ve
baharın getirdiği güzellikler, diğer tarafta ise sararmış kuru otlar ve kurumaya yüz tutmuş dikenlerden oluşan boş bir arazi vardı. O güzelim yeşil ağaçların aksine ruhsuz kuru otlara bakmayı tercih ediyordu satıcı Süleyman. Bugün hiç satış yapamamıştı. Bu yüzden aksiliği üzerinde, içindeki o kötü yürekli ihtiyarı dışa vurmuş kendi kendine konuşarak yol alıyordu.“Bu insanların nesi var böyle” diye homurdandı kendi kendine. Oysa yok yoktu arabasında. Tam da çocukların ilgisini çekecek şeylerdi bunlar.
Cemal Eroğlu – Dünden Yarına
Dünden Yarına