Vivo Yayınevi
504
Bu kitap, küresel sistem için hayati derecede önemli olan 'Büyük Ortadoğu' coğrafyasını hedefleyen bölgesel sömürgeleştirme politikalarının arka planını inceliyor.
Küresel kapitalist sistemde ekonomik, politik, askeri, kültürel ve toplumsal ilişkilerde çok yönlü değişiklikler yaşanıyor. Kapitalist sistem, kendisini reorganize ederek yeni alanlara açılarak ilerliyor. Kapitalist küreselleşme bir bakıma bölgesel savaşlar üzerinden kendisine yeni sömürü alanları açıyor. Dünya kapitalist sistemi 'Büyük Ortadoğu' olarak tanımladığı bölgeyi, küresel sistemin içine çekmeye çalışıyor. Azami karın son derece yüksek olduğu bölgeleri kontrol altında tutarak küresel tekeller için bölgesel sömürge alanları yaratmaya odaklanan uluslararası güçlerin hedefinde başta Körfez bölgesi olmak üzere bütün Ortadoğu bulunuyor.
Enerji yataklarının bulunduğu bölgeler ve çevresinin bölgesel bir savaş alanına dönüşmesi, küresel stratejinin çok önemli bir parçası olup, epey önceden hazırlanan bir politik plan dahilinde uygulanmaktadır. ABD'nin başını çektiği küresel barbarlar, Ortadoğu'da yeni stratejik dengeler oluşturmak için bölgesel savaşı derinleştirmekle kalmıyorlar, etnik ve mezhepsel çatışmayı yaygın olarak kullanıyorlar. Bir dönem El Kaide küresel tekellerin stratejilerinin uygulanması için bir araç haline getirilirken, bugün ise IŞİD aynı işlevi görüyor. Bir kaos yaratma hareketi olarak konumlandırılan IŞİD, Ortadoğu'nun bölgesel dengelerinin yeniden şekillendirilmesinde önemli bir rol üstlenmiş bulunuyor.
Ortadoğu merkezli uluslararası ve bölgesel güç ilişkileri yeniden şekillenirken, rekabet, çatışma ve ittifaklar iç içe gelişiyor. Aynı zamanda bölgesel güçlerin rolleri ve etki alanı da hızla değişiyor. Küresel sistemin bölgesel stratejisine uyum sağlayamayan Türkiye gibi ülkeler, bölgesel denklemin dışına itilirken, İran gibi ülkelerin ise çok daha fazla ön plana çıkacağına dair güçlü emareler beliriyor.
Bölgesel ilişkilerde güç dengelerini belirlemede çok daha üst düzeyde rol oynamaya başlayan Kürtler, geleceğin stratejik güç dengelerini belirleyecek bir konuma gelmeye başladılar. Bu durum Ortadoğu'da haritaların yeniden çizilmesi anlamına gelecektir.
Türkiye'nin Suriye, Irak politikası çöktü. El Nusra ve IŞİD gibi İslamcı hareketlere çok aktif destek vermesi, Kobani merkezli Rojava'nın tasfiyesi için izlediği strateji başarısız kaldı. Böylelikle IŞİD'e karşı savaşta ön plana çıkan PYD-YPG gibi Rojava'nın politik ve askeri güçleri uluslararası alanda tanınır konuma gelirken, Türkiye çok daha fazla izole olmaya başladı.
'Büyük Ortadoğu' stratejisi küresel savaşın stratejik merkezi olarak işlev görüyor. Uluslararası ve bölgesel güç dengelerinin tamamen yeniden şekillendiği bu coğrafyadaki çok yönlü gelişmelerin politik arka planını incelemek, alternatif stratejilerin oluşturulması bakımından da son derece önemlidir.