Sosyal Araştırmalar Vakfı Yayınları
312
Kapitalist sermaye birikimi sürecinin Dünya ve dolayısıyla Türkiye’de yaşadığı dönüşümün yansımalarını, sitemin bütünsel işleyişi gereği, birbirine bir şekilde bağlı ve bu anlamda birbirini etkileyen bir dizi süreç ve/veya bağlamda izlemek mümkündür. Söz konusu süreç ve/veya bağlamları görünür kılan, onlara tarihsel anlamlarını veren bu süreç ve bağlamlarda yer alan taşıyıcı kurumsallaşmalardır. Burada önemli olan, sürecin işleyişini ve dolayısıyla yönünü belirleyen yapısal, diğer bir deyişle esasa dair özelliklerin süreç içinde oluşan kurumsallaşmaların sınırlarını belirlemesi, diğer taraftan söz konusu kurumsallaşmaların birikim sürecinin gerektirdiği ilişkilerin hayata geçmelerini mümkün kılmalarıdır.
Dolayısı ile kapitalist sermaye birikim sürecinin bütünsel işleyişinin değerlendirilmesinde uzun dönemli, bu anlamda yapısal olan eğilimlerin esas alınması, konjonktürel olanın bu çerçevedeki tarihsel yerine oturtulabilmesi için bir ön gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir çerçeveden bakma çabası, yaşanan süreci toplumsal bir işleyiş olarak sermaye birikimi aksında, kendi tarihselliği içinde değerlendirmeyi de mümkün kılacaktır.
En genel çerçevesiyle işaret edilmeye çalışılan bu tarz bir bakma biçimi, Türkiye’de kapitalist sermaye birikimi sürecinin değerlendirilmesine yönelik bu güne kadar yapılan çalışmaların önemli bir kısmında söz konusu olmamıştır. Bir dizi yöntemsel kabul nedeniyle pek fazla nüfuz edilemeyen söz konusu bütünsel bakma biçimini farklı kılan özellik ise, sürecin eş zamanlı bir biçimde hem referans olarak alınmasını, hem de işleyişin gerekli kısmının öne çıkarılmasını mümkün kılmasıdır. Dolayısıyla böyle bir bakma biçimi, bütünle uğraşırken parçayı, ya da sürece bakarken an’ı görmezden gelme-ya da tersi- hatasına düşülmesini de büyük ölçüde engelleyecek bir çerçeveden değerlendirme yapılmasını da mümkün kılmaktadır.
Ümit Akçay’ın Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) üzerine yaptığı bu çalışma, söz konusu kurum üzerine bugüne değin yapılan çalışmalardan yukarıda vurgulanan bakma biçimini kullanıyor olması nedeniyle önemli ölçüde ayrılmakta ve farklılaşmaktadır. Söz konusu farklılık, süreci ve kurumu öncelikle sermaye birikimi sürecinin bütünsel işleyişi aksında değerlendiriyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bir anlamda sermaye birikimi sürecinin teknik değil toplumsal bir süreç olduğuna dair yapılan uyarı, bu çalışmanın belkemiğini oluşturmaktadır. Çalışmada da, gerekli yerlerde vurgulandığı gibi, kapitalist sermaye birikim süreci ve buna eşlik eden toplumsal dönüşümler bir dizi yeni ihtiyacı da beraberinde getirmektedir. Yeni olan ihtiyaçların karşılanma derecesi sürecin bütünsel ancak çelişki ve çatışmalarla işleyen yapısı gereği, farklı kurumsallaşmalar aracılığıyla mümkün olmaktadır. Burada önemli olan kapitalist sermaye birikiminin uzun erimli mantığının işlediğinin farkında olunmasıdır.